31 Ekim 2010 Pazar

kazanmak vs. kaybetmek


dün çok güzeldi. havada biraz daha iyiydi. karşıya geçtik. istinye taraflarındaydık. taze hava iyi geldi ikimize de. sonra biraz turlayıp geçtik eve. bilgisayarımdaki çoktandır hallemediğim bi sorunu gidermesini istedim ahmet'den. iyidir bilgisayar bilgisi. en azından benden iyi :) bişeyler kurdu, epey bi değiştirdi bilgisayarı. ama şuanda ne fan sesi duyuyorum, ne de yavaş. ama alışmaya çalışıyorum bu kurduğu şeye. onun dışında da film izledik. güzeldi yani dün. gerçekten arkadaş olduğumuzu hissettim. o kahkahalarla tvde gördüğü bişeye gülerken neye güldüğünü anlamadan ben de güldüm mesela. bugün de geç uyandık, daha doğrusu uyandım. kahvaltı hazırdı :) kahvaltı sonrası erken geçmek istedi ankara'ya. onu bıraktım terminale demin. biraz hüzünlü bi hava oluştu vedalaşırken. otobüsünün gidişini bekledim, yüzümde yalancı bi gülümseme ile el salladım :( sonra yine boş evime döndüm. yalnızlığımın sabit ortağına.

izmirliden haber yok bu arada. telefonu kestiğimde iletişimin kesileceğini tahmin etmemiştim. bazen insan gözleri kapalı gezmeyi seviyor sanırım. gözünü açınca göreceklerden korkuyor. artık yaşım itibariyle gerçeklerden korkma lüksüm yok. zaten eskisi kadar da acıtmıyor gerçeklerle yüzleşmek.

spor arkadaşımı aradım "ne yapıyosun, bi planın var mı" gibisinden. spora geçicez birazdan, ordan da belki bi yerlerde otururuz. belki geçen gün yarım kalan konuşmasını tamamlarda benim için herşey netleşir. yoksa çapraz sorularla ben döktüreceğim eteğindeki taşları yakın bi zamanda :)

o, bu, şu bi yana. ben acaip huzurluyum bu ara. gidenler kalanlar hayatımda öyle deli deli heyecanlar yaratmıyor en azından. yani sabit bi huzur eşiği yakaladım kendime. onun altına inmiyorum en ufak bi sarsıntıda. bu bilmek bile beni iyi, güçlü ve umutlu hissettiriyor. kaybedeceği bişeyi olmayan adam olmak fikrini sindirememiştim zaten. kazanacağı çok şey olan adam olmak daha güzel..

foto=flickr, azli jamil

29 Ekim 2010 Cuma

bıyıklı :)

akşam geldi paşam. şaşırdım ilk gördüğümde, bıyık bırakmış. kirli sakallı hallerine alışıktım ama hani bıyıkta çok fena yakışmış ahmet'e. geldik eve ama acaip gairp hislerle. işte heyecanı atmak için her türlü saçma konuyu açıp konuştuk yolda :) eve girince de sustuk birden. artık o başı bağlıya benden ürkmesin diye yanına değil karşısına geçip oturdum. bişeyler hazırlamıştım gelmeden hemen yemeğe geçtik, sonra o kötü havada deniz görmek istediğini söyledi. sahile indik delinin aklına uyup. üşüdük haliyle attık kendimizi bulduğumuz ilk kafeye bişeyler içtik. orda biraz daha derin mevzulara daldık. kendi açtı hatta konuyu. evliliğe karar verişini ve geldiği noktayı. düşündüğü kadar korkulacak bi süreç olmadığını söyledi. ben tabi kendi şartlarımda sözlerini değerlendirmeye çalıştım o konuşurken. kızdan bahsederken gözlerinin içi gülüyor. sevincini mutluluğunu kıskanmadım değil.

eve geldik o bi duşunu aldı uyumadan, zaten yorgundu geçip uyudu. benimde işlerim vardı, okumam gereken şeyler. onlara daldım. tam odama geçerken üstü açılmışmı diye kontrol edeyim dedim. ama o kadar tatlı uyuyoduki sarılıp uyuyasım geldi o an. hemen çıktım odadan. sonra bende uyumuşum zaten. bugün güzel bi kahvaltı yaptık, o hazırladı :) biraz öncede dayısına gitti, kısa bi ziyaret edip gelecek. akşam için bi plan yapmadım, gelse de bi karar versek diyorum. ama aklımda karşıya geçmek var. bakalım artık.

foto=california costumes

28 Ekim 2010 Perşembe

özel misafir

bugün ahmet gelecek. aradı biraz önce otobüsü kalkıyomuş. heyecanlı ve sevinçli sanırım. ee normal, ta ne zamandır görüşemedik yüzyüze. biraz iyide oldu aslında. o hayatında ciddi kararlar aldı, çok yakınında olmam kafasını karıştırabilirdi. "şimdi ne değişti de görüşüyosun" derseniz o zamana göre kendimden daha eminim onun hakkında. güzel bi iki gün geçireceğimizi umuyorum. hem istanbul'u çok özlemişmiş, gezdirmek lazım paşayı. aslında ben de heyecanlıyım. ilişkimizin adını arkadaşlık koyduktan bu yana ilk defa aynı çatı altında kalacağız. benim içinde ilginç bikaç gün olacak :)

normalde yarınki tatilden istifade bursa'ya eve gitmeyi düşünüyodum ama haftaya giderim sorun değil. tek aklıma takılan ahmet burdayken spor arkadaşım yada izmirli'nin bi sürpriz yapıp gelmesi. gerçi izmirli için özel davet lazım. diğer arkadaş da aramadan asla öyle bişi yapmaz.

itiraf etmeliyim ahmet'den çok aklım spor arkadaşım da. dün bişeyler oldu, şüphelirimi haklı çıkaran bişeyler. ama ortada kelimeye dökülmüş bişey de yok. sonuçta gerçek hayatta bu tür meseleleri konuşmak bu konulara bi şekilde giriş yapmak zor bişey. o bu konularda benden daha özgür fikirli. bi süre yurtdışında yaşamasının verdiği bi esneklik ve rahatlık var her konuda. belki bu yüzden yanında kendimi rahat ve kendim gibi hissediyorum. bana içki içme diyen ahmet gibi biri değil, yada ilerleyen zamanda kendisine benzememi isteyecek olan şems gibi değil. kendi gibi biri, aslında geçen de dedim bana benziyor diye. dostlarım dışında ilk defa birinin yanında otokontrole gerek kalmadan hareket ediyorum. onu tanıdığım için kendimi şanslı hissediyorum.

foto=businessweek.com

26 Ekim 2010 Salı

su aksın, yolunu bulsun

ahmet'le konuştum bugün.
nişanlısıyla arasındaki sorunların gittiğinden falan bahsetti. beni sordu. hayatımda özel biri olup olmadığını. "hayır" dedim ama bu seferde benim için özel olmasa da görüştüğüm bi erkek olup olmadığını sordu. "yok yalnızım" dedim. yalan da değil, öyleyim. 29 ekimde istanbul'da isem gelmek istediğini söyledi. "çok isterim" diyebildim sessizce. gerçekten isterim şuanda onun varlığını. kafamda onunla ilgili biçok şey net sonuçta. kafamın veya kalbimin karışması gibi bi endişem yok. sadece onun tekrar karışır mı diye korkuyorum.
geçenlerde bende kalan arkadaşım da aradı, akşam eve yemeğe davet etti. iş çıkışı oraya geçtim. evi baya bi toparlamış, annesi de gelmiş. yemekler harikaydı, hepsi adana usulü. çok durmadım. geldim hemen. tam eve girerken kapıda izmirli aradı. 4 gündür ben aramıyordum kafamdaki karışıklığı ona belli etmiim diye. "naber nasıl gidiyor" diye girdi lafa. iyi olduğumu, işlerimin yoğun olduğunu falan söyledim. bir iki dakika muhabbet sonrası "kendine iyi bak" dedi kapattı. "bi ara görüşelim mi" demesini bekledim ama demedi öyle bişey. zaten hep ben soruyorum bu tür soruları ona. neyse biraz kendimi çekmek en doğrusu gibi görünüyor şuan.

spor arkadaşıma gelince, o gün birlikte spora gittik. herzamankinden farklı bişey olmadı. bana karşı bişey hissediyor olabilir diye saldırmadım kendisine, soyunma odasında orasına burasına bakmadım. bana bakışlarından da bi anlam çıkarmadım. su akar yolunu bulur zaten. varsa aramızda bişey vardır ve çoğalır. yoksa da şüphe bitince kendinden yokolur merak. öyle çadır testi falan dediğime bakmayın. bi insanı kaybetmek riski varsa işin içinde ve karşı hakkında çook net bişey bilmiyorsam cesur şeyler yapamam. benimki öylesine aklıma gelip giden düşünceler. hatta bi kısmı buraya yazarken aklıma gelen şeyler. yani uygulamada biçok insandan daha korkağım :)

ayrıca ben kendimi duygusal konularda çok başarısız bulmuyorum. insanların özellikle homoseksüel his taşıyan insanların günübirlik, haftalık yada aylık sevgili değiştirdiği bi ortamda yada birine sevgilim derken bi saat sonra bi başkasıyla olduğu şu zamanda benim hala bişeylere inancımın kalmış olması iyi bişey. sonuçta öbür türlüde denedim zamanıdna. aynı gün içinde birden fazla insanla bile seviştim ama bu beni mutlu etmedi. bazen sabırla bazen aceleci şekilde düzgün ve karşılıklı yaşanacak bişeylerin peşinden koşmak, bazen kendi kabuğuma çekilmek ve acı çekmek daha hoşuma gidiyor. gerçi bu ara bi halka içinde başa döner gibi oldu yaşadıklarım ama sanırım bi çizginin dışına çıkmamakta güzel bişey. sınırların var enazından. hem belki bigün belki çok yakında, doğru şartlarda ve doğru kişiyle çizgilerin kuralların olmadığı özel bişeyler yaşarım. ama dediğiniz gibi aceleye gerek. su aksın biraz, yolunu bulsun.

sevgiler...........

foto=flickr, peter kurdulija

25 Ekim 2010 Pazartesi

duvara karşı

sanırım kendimi iyi ifade edemiyorum.

bi önceki yazıya gelen yorumları okuduktan sonra kendimden utandım nerdeyse. sanki daldan dala atlayan, kalbi 300 km hızla giden, herkesin duygularıyla oynayıp bi kenara atan biriyim gibi hissettim. oysa daha bikaç ay öncesine kadar duyguları hiçe sayılan kişi bendim en sevdiğim adam tarafından. en ufak hatasında mühendis bi kızın dünyasından silinebilen kişi bendim. hem benim duygularımla oynanmadığının garantisi de yok. 23 yaşında bi kızın güzel yüzüne, iki güzel sözüne kanmayacağımı kim garanti edebilir. sufi görünen birinin büyülü sözleri ve ilginç bakışlarından etkilenerek her türlü yergisini sineye çektiğimi kim inkar edebilir.

ben yinede geçmişimle ve şimdiyle ilgili iyi şeyler düşünmeye çalışıyorum. kimseyi yalancı, fırsatçı gibi görmüyorum kafamda. hepsi gerçekten çok değerli insanlar. hepsi. ister hayatımın içinde kalsınlar ister dışında.

ama herşeyden önemlisi benim. hatalarım olsa da. çünkü herkes çekip gidince ben kalıyorum bu dört duvarın arasında. acımı sevincimi tek başıma yaşıyorum. kimseye bişey diyemeden paylaşamadan bunları tek başına yaşamak zor gerçekten. bi de bunlar olurken artık yaşlandığımı hissediyorum. çok ağırdan çok iyi özümseyerek bi ilişki yaşamayı hayal edecek gücüm yok artık. net olsun istiyorum bazı şeyler. seviyorsam "seni seviyorum" diyebileyim ve aynı sözü karşıdan işitebileyim. neyse ne desem boş gibi. herkesin fikri sabit benim aceleci, durulmadan hep yeni bişeye başlayan, arkasında enkazlar bırakan bi adam olduğum konusunda.

bu arada yeni bişeye başladığım falan yok, bilmenizi istedim sadece.

foto= flickr, maksid

24 Ekim 2010 Pazar

spor arkadaşım

gece uzundu benim için. yatağa girdim ama uyuyamadım iki saat. sanırım saat 3'e geliyordu uykuya daldığımda. bi ara ahmet'i arayıp dertleşmek istedim ama yapamadım. ondan sonra yaşadığım şeyleri bilmiyor. hani bi kız olduğunu biliyor ama diğer durumlardan bihaber. oysa o arayıp nişanlısını ne çok sevdiğini falan anlatabiliyor bana.

neyse dünden bahsedecektim. cumadan aklımda şu benden hoşlandığını düşündüğüm arkadaşımı çağırıp evde vakit geçirmek, bi ara omuzlarıma ve başıma masaj yapmasını istemek vardı. masaja bayılırım normalde ama eğer onun hakkında düşündüğüm şey gerçekse vücudunun reaksiyon verip vermeyeceğini de görecektim. bi tür çadır testi:) ama cuma gecesi msnde bi arkadaşla yaptığım sonrası kafamı izmirli doldurunca bu fikrimden vazgeçmiştim. dün saat 2 gibi spor salonundan arkadaşım aradı. hiç aklımda yokken müsaitse gelmesini istedim. sebebini sormadı bile "tamam" geliyorum dedi. bundan kısa bi süre önce o da kız arkadaşından ayrılmıştı ve henüz bu kadar samimi değilken gelip benle dertleşmişti bu konuda. ben de biraz içimi dökebilirim diye düşündüm.

burada söylemem lazım artık, benden hoşlandığını düşündüğüm kişi spor arkadaşım. geldi çok geçmeden. önce hiçbişey sormadı, havadan sudan konuştuk. aciz görünürüm korkusuyla bi türlü lafa giremedim ama onun "bi sorun mu var" sorusuyla başladım konuşmaya. işte kızla muhabbetimizden, hayattan beklentimden ve gelecekle ilgili kaygılarımdan bahsettim. o da beni teselli etmek için kaç yıllık ilişkisinin bitişi sonrası yaşadığı depresyonu anlattı tekrardan. o benden daha dertliymiş meğer. dayanamadı muhabbetin ortasında gözleri doldu. ben de onu öyle görünce dayanamayıp sarıldım. ama ağlayamadım. o iyice ağladı rahatladı. ben de ona sarılıyken kendimi o kadar huzurlu hissettim ki, anlatamam. zaten benimde birine sarılmaya ihtiyacım vardı çoktandır.

hayattan beklentilerimiz ve elde edip edemediklerimiz o kadar benzerki hani bi an ağladı diye kızaran gözlerine baktığımda kendi yaşadığım acıyı gördüm. biraz kendimize gelince bana izmirli ile yapamayacağımı söyledi. aramızda olması gereken bişeylerin eksik olduğunu, iki iyinin biraraya gelince bazen bi iyi edemeyeceğini anlattı sebepleriyle. cuma akşamı chat yaptığım arkadaşın söylediklerine benzer şeyler söyledi yani.

acıkınca dışardan bişeyler söyledik yedik. beni gülümsetene kadar gitmedi :) ama o gidince izmirli hakkında biraz daha düşündüm işte. sonra biraz da onu düşündüm. öyle uzadı gece. bu düşüncelerle uyumuşum. her tarafım uyuşuk uyandım, birazdan spora gidesim var. tabii onunla :)

foto="godfather" filminden

kötü bi gün

bugün kötü bi gündü benim için. yani günü msn adresimi çaldırarak bitirmek tuz biber oldu.

dün msn'de bi arkadaşla laflamıştım. aslında hani görüp görmezlikten geldiğim bi iki tesbiti oldu hakkımda. onları düşünüyodum. izmirli ile ilgili söylediklerine takıldım biraz. hani haklıydı, yani ilk görüşte öyle deli bir etki bırakmamıştı kız bende. evet çok güzel, çok kültürlü biri ama zamanla benim istediğim şekli almasını beklemek ve onu kafamda aile kızı moduna sokmak biraz hem ona hem bana haksızlık. hazır bi adı yokken bu ilişkinin, aktivite arkadaşlığı boyutundan öteye götürmemenin daha doğru olduğunu düşünüyorum. bilinçaltım bi kadınla ciddi bişeyler yaşamamı, evlenmemi yada baba olmamı istese de ruhum yanında her şekilde rahat olabileceğim bi insan istiyor. bunu sağlayacak bi kadına denk gelmem zor gibi. bi kere denk geldim ama o zamanda ilişki başka sebeplerden işkence halini alınca bitti. yine denk gelir miyim hiç bi fikrim yok.

hem zaten şuan bitirilecek yavaşlatılacak bişeyde yok. kızı ben aramasam o da aramayacak gibi duruyor. bugün aramadım mesela. arada güzel bi muhabbet oluyor, güzel bi iki söz dolanıyor aramızda bu kadar. belki 23 yaşında hayatını yeni yeni kuran biri için bunlar yeterli olabilir ama ben bunla yetinemiyorum. mesele seks yaşamak yada birlikte uyumakta değil. ben tam ben olamıyorum bu kızın yanında. hep bi kaygı, acaba şunu yapsam ne düşünür bunu yapsam ne düşünür. oysa ahmet'le böyle değildim ilişkimizin sağlıklı dönemlerinde. tek hissettiğim hazdı. bakarken, düşünürken, yanında vakit tüketirken o 10 yaşındaki ali oluyodum. şimdi öyle değil.

neyse ya, ben bugün hiç yere hüzünlendim. çevremde onca şeyin üstesinden geliyorum, ama kendimle ilgili net kararlar alamıyorum, alsam da uygulayamıyorum elimde olan ve olmayan sebeplerle. niye böyle diye kendime sorduğumda buna da bi cevap bulamıyorum.

çok uzatmayayım aforizmamsı laflarımla, yarın kendime gelince şu bikaç gündür beni karıştıran şüphe hakkında bugün yaşadığım şeyi paylaşacağım. onu şimdi yazmak istemedim. çünkü o olayla bu kızın olayı çok farklı yerdeler kafamda. ama aslında bi o kadar ilgili olaylar. neyse neyse, anlatırım.

herkese sevgiler ve iyi geceler

foto=flickr, maciek  lesniak

23 Ekim 2010 Cumartesi

msn konusunda ACİL yardım?

kullandığım msn adresim hacklendi sanırım. yada öyle bişi. giremiyorum. bi girdim sonra da aniden çevrimdışı oldu. şimdi girmeye çalışıyorum şifren yanlış diyor. şu hatırlatma sorusu ile şifre değişeyim dedim ona da yanlış diyo. iyi sinir oldum.

umarım ben yanılıyorumdur. anlamadım çünkü tam olarak. yok listemde bikaç değerli insan var. onlara kötü bişey yazılır diye korktum şimdi. bikaçı blogu biliyolar diye burdan söyliim istedim. yani yanlış bişey söylenirse yada sizden istenirse o ben değilim.

bu arada bu konuda bana yardım edebilecek varsa yandaki profil iletişim adresinden ulaşabilir mi? gerçekten çok sevinirim :S

20 Ekim 2010 Çarşamba

kuruntu

insanları sınamayı sevmiyorum. çok meraklı olmayı da. ama bi merak gerçekten beni esir almışsa bunu da atamıyorsam sonuca ulaşmakta her yolu kendime mübah görebiliyorum sanırım. bi önceki yazıda bahsettiğim arkadaşımla idim bu akşam. aslında bahsettiğim kişilerden biri ama söyleyip de iyice aşk-ı memnu dizisine benziyomuş gibi göstermekten çekindiğim için söylemiyorum şimdilik. bazı şeyler netleşince paylaşırım tabi.

akşam birlikte idik. 2 saat kadar kalabalık bi ortamda bulunduk. o günkü ilgisi ve bakışları yoktu bu sefer. zaten canı bişeye sıkkındı sanırım. üsteledim ama anlatmadı bişey. hatta ısrarcı oldum sanırım, umarım kırmamışımdır.

bu arada onun hakkındaki şüphem bitmedi henüz. aslında şüpheyi içimde çoğaltan şey hayatımın tam içinde bulunan değerli ve hoş bi insanın bana karşı bişeyler hissediyor olması ihtimali. yoksa gaymiş, biseksüelmiş çok da umurumda değil. hergün onlarca bu hislere sahip insanla çalışıyoruzdur da haberimiz yoktur. olmasın da zaten. ama bu adam dediğim gibi hayatımın ortasında. kendime itiraf etmekte zorlansam da sanırım onun bana bişiler hissetmesi ihtimali hoşuma gitti, sanki içimde bi umut da var gibi. tabii izmirli ile herşeyi daha net konuşmaya paylaşmaya başlıyorken böyle bişi olması ne kadar iyi olur bi fikrim yok. zaten henüz ortada bi fol yumurtada yok. dediğim gibi belki de koca bi kuruntu benimkisi.

foto= 1x.com, cling

18 Ekim 2010 Pazartesi

çıldırtan soru?

ya şöyle bişi var. daha önce yazıştığım insanlardanda kendi yaşadıklarımdan da gözlemlediğim kadarıyla homoseksüel hislere sahip kişiler (biseksüeller dahil) çevrelerindeki bazı insanların özellikle en yakınındakilerin eşcinsel yönleri olmalarından şüphe ederler. bu çok yaygın bişi. mantıklı bilinçaltı sebepleri vardır bu olayın. ama genel olarak ben şüphelenme ve irdeleme olayını sevmiyorum. hani herkesin özeli kendine. "öyleyse de banane"  der geçerim. güzel giyiniyor, çok bakımlı yada hayatında hiç karşı cins sevgilisi yok falan diye kimseyi yaftalamam. aynı şeye maruz kalmak istemem çünkü.

ama bazen bişiler olur, hani düşünmek istemesenizde içinize kurt düşer merak ettirir "acaba öylemi" diye. bikaç yıl önce yaşamıştım bu hissi. en sevdiklerimizin evlenme furyasıyla bi ben bi de bi dostumun bekar kaldığı ilk zamanlardı. onun hayatında kimse yoktu. benim kızarkadaşım vardı o ara. millet bana evlenecek gözüyle bakıyordu ben de o moda girmiştim zaten. o ara dostumun bakışları yaklaşımı biraz değişik geldi bana. sanki benden hoşlanıyormuş gibi hissettim. evlenince bu hislerime sahip tanıdığım birinin hayatımda olması umuduyla böyle bi algıya kapıldım dedim kendi kendime, üstelemedim fazla. hem çok sevdiğim bu dostumu kaybetmektende korktum. kendimi bu düşünceden uzak tuttum ve merakımda bitti zamanla. bugün hala dostuz ve o hala bekar. hayatındaki biçok detayı bilmeme rağmen varsa böyle bi sırrı bilmem, merak da etmem. herkesin kendine ait bi mahremi kalmalı derim hep. karı koca arasında bile böyle bi boşluk bırakılmalı bence.

neyse ben bunları yazmama sebep olan şeye döneyim. bu haftasonu bi arkadaşım bendeydi. yukarıda bahsettiğim dostum değil, başka biri. normalden farklıydı bakışları. hani nasıl diye sormayın bana. farklıydı işte. giydiğim tşörtten beliren meme uçlarıma bakarken yakaladım bi defa. bi iki kezde çok uzun ve süzer gibi baktı bana. sanki bakınca mutlu olunur haz duyulur ya öyle. ben bile garipsedim gözümü çevirdim rahatsızlığımı belli etmiim diye. belki yine yanlış bi algı içindeyim, emin değilim. ama normalde hiç sevmediğim bu şüphe hissi aklıma düşürecek kadar belirgin şeyler oldu bikaç saatlik muhabbetin içinde. iki gündür  de aklımdan çıkmıyor "acaba" sorusu. üstelemezsem çıkacak gibi de görünmüyor. çünkü dedim ya bu sefer yıllar öncesindeki şüphemden farklı olarak daha net şeyler hissettim karşımdaki tavırlarda. umarım yine yanılıyorumdur.

17 Ekim 2010 Pazar

biraz haytalık iyidir

sabah izmirliyle buluşacaktık güya. ha çıktım ha çıkıcam diye diye beni ağaç etti evde. sonrada "misafir geldi artık hiç çıkamam. yarın görüşürüz" dedi. bende kendime paşa kahvaltısı hazırladım evde, yedim bi güzel. akşama doğru spora geçtim. aramıştım arkadaşımı onla gittik. geçen rahatsızlığımda yanıma koşturdu diye nedense biraz borçlu hissediyorum kendimi. çıkarken rica ettim akşam yemeğini benle yemesi için. geldik eve canının ne istediğini sordum. bana makarna dedi :) belki kolaydır yorulmiim diye dedi bilmiyorum artık. yardım etti hızlı hızlı makarna, sosu ve cacık yaptık yedik.

biz salona geçmiştik ki bi dostum aradı. dışarı çıkacaklarmış bizimkiler, son dakika niyetlenmişler, benimde gelip gelmeyeceğimi sordu. sormak denmez gerçi "geliyosun tamam" şeklindeydi söylemesi. ben "misafirim var gelemem" dedim ama o sırada spor arkadaşım araya girip "ya git, ben de çıkıcam" dedi. bende bizimkilere birazdan arayacağımı söyleyip kapattım. arkadaşa da gelmesini teklif ettim. "ya ayıp olur, tanımam etmem" gibi laflar etti ama epey ısrar edince ben tamam dedi. geçerken evine uğradık hem kirlilerini bıraktı hemde daha uygun bişeyler giydi.

biz biraz geç gittik, millet yerleşmişti bile. masanın en ucuna attılar bizi. ama ortamda müzik ve dostlarım olunca benim için bu tür şeyler detay olur. çok keyif aldım ortamdan, bi ara spor arkadaşıma baktım o da acaip eğleniyordu. akşam dönerken de teşekkür etti. bende hastalığımdaki telaşı için teşekkür ettim.

eve geldim acele çıkmıştık diye bulaşıklar kalmış ortada, spor kirlilerim falan. ancak oturdum. oturdum ama cin gibiyim. zerre uykum yok ve hala suratımda kocaman bi gülümseme. bizimkilerin akşamki halleri geliyorda aklıma :))

14 Ekim 2010 Perşembe

neden???


kendimi bazen böyle hissediyorum. aynen böyle.

2 kilo kazandibi

benim tartı bozulmuştu geçenlerde. kaçgündür aklımda ama unutuyorum tartılmayı. spor salonunda tartılayım dedim, bi baktım 2 kilo fazla. yediğim su mu, çektiğim hava mı ağır anlamadım ki.

sanırım ben spor yaparak kilo alabilen azınlıktanım. hani spor sonrası öyle deli bi iştahla herşeye saldırdığımda yok ama ne zaman daha çok yapsam sporu o ara bi iki kilo alıyorum mutlaka. normalde sporda kalori yakıyosun, ve daha bi sürü fayda. ama kalori bende yanınca yağa falanmı dönüşüyor anlamadım ki. :)

gerçi kiloyu öyle pek takan biri değilimdir ve görsel olarak tüm hallerimle barışığımdır ama insan giydiği herşeyin üzerinde aynı durmasını istiyor işte :)) bu durum insana genç kaldığı hissi mi veriyor ne :)

akşam salondan çıkarken canım süt tatlısı çekti. durdum bi yerde yedim kazandibimi. ee erkek çocuğuyuz, ne olur ne olmaz :) hem zaten yemeyince de kilo alıyosam neden kısıtlayayımki kendimi :))

11 Ekim 2010 Pazartesi

pazar ve seksenler

pazar güzeldi açımdan daha doğrusu verimliydi. bi kere rahatsızlığım bitti. geç uyandım, güzel bi kahvaltı hazırladım kendime. biraz geçte olsa izmirli'nin geceden attığı mesajı gördüm. "uyumuyosan kalk nane-limon iç iyi gelir, annem öyle diyo" yazmış. aradım artık gerek kalmadığını söyledim. gece misafirleri gittikten sonra annesine anlatmış rahatsızlığımı falan, hayret o bana öcü gibi bakan kadın iyilik olsun diye tavsiyede bulunmuş.

kahvaltıya davet ettim kızı, gelemem dedi. yani reddedildim :) sebebini de sormadım :))
sonrada eski bi çalışmam vardı ama güncellenmesi gereken bişey, biraz onun üzerine yoğunlaştım. ona bak, şuna bak biraz internette araştır falan filan derken kaç saat geçti bilmiyorum bile. bi duş alıp uyumuşum sonrasında da.

bugünde klasik pazartesi yoğunluğu vardı. akşamda spor yaptım arkadaşımla. biraz dünden kalan şeylerle uğraştım. şimdi de müzik açtım biraz, 80ler. hep değil ama arada dinleyince güzel oluyo. duran duran, pink floyd, scorpion, queen, opus, falco hatta dr.alban :)) gecikmelide olsa paylaşayım birinin klibini sizle. iyi seyirler :))

9 Ekim 2010 Cumartesi

iyi olacak hastanın

dün gece epey kötü oldum. ya yediğim bişeyden zehirlendim yada midemi üşüttüm. baş dönmem ve mide bulantım uyutmadı. uyudum uyandım durmadan. en son koşturup klozete kustum. tabii bizim arkadaş bu anların hiçbirinde uyanmadı, uyandırıp telaşa vermekte istemedim. kusma sonrası biraz iyi hissetmiştim uyuyakalmışım ama erken uyandım yine bulantıyla. biraz geçince arkadaşımda kalkıp kahvaltı hazırladı ikimize ama ben kepekli ekmeğe tost yapıp yiyebildim. bugün evine çıkacak diye ona belli etmedim rahatsızlığımı. o çıktıktan sonra daha fenalaştım, hasta olduğumu söylemeden bikaç dostumu aradım gelsinler diye ama programları varmış. enson spor salonundan arkadaşımı aradım gel diye. "tamam" dedi ama biraz gecikince arayıp "hasta" olduğumu söyledim. tabi telefonda kızdı baştan söylemediğim için ve çok geçmeden geldi. o daha eve yeni girmiştiki izmirli aradı, belli etmiim dedim ama "iyimisin" diye sorduracak kadar sesim kötüymüş. bende işte anlattım. hiç beklemezken o da geldi bi saat kadar sonra. salonda üçümüz laflarken bi ara yine kustum, onlarında midesi bulanmıştır seslerden muhtemelen. ama sonra biraz kendime geldim gerçekten. izmirli fazla durmadı zaten, arkadaşında telefonu çalıp duruyordu "işin varsa git lütfen, ben iyiyim" diye ısrar edince çıktı. aslında çok da iyi değilim. gerçi bi 10 dakika kadar önce yine aradı izmirli ve nasıl olduğumu sordu. yemek yemem konusunda ısrar falan etti :) "tamam anne" dedim şakayla :)) "beni oraya getirtme" diyede payladı şakayla. bende pişkinliğe vurup "ee geeel" dedim :) çocukça ama hoş bi dialog oldu.

şimdi biraz daha iyiyim :) bi sürpriz daha yapsa gelse süper olacağım tabi, ama zor bu saatten sonra...

foto=  news.com.au, rebecca michael

8 Ekim 2010 Cuma

ben, o ve öteki

midem bulanıyor akşamdan beri. bu akşam yediklerim biraz yağlıydı. aklıma geldikçe kusacak gibi oluyorum ama kusamıyorum da. güya spora gidecektim sırf kötü olabilirim diye kaldım. arkadaşla lafladık biraz, milli maçı seyrettik. paralelde kucagımda laptop, internette dolanıyordum. o ara telefon geldi ahmetten. 1 saate yakın konuştuk. kafası karışık, kızla bozuşmuşlar biraz onu dinledim. dışarıdan her halini bilen bi göz olarak bir iki tavsiyede bulundum. onu dinlerken içimde bişeylerin bu durumdan memnuniyet duyduğunu farkettim. bi yandan dinlemeye devam ettim bi yandanda artık bi anlamı olmayan bu histen ötürü kendimden utandım.

hani hayatta bazı şeyler vardır yeniden yaşanamaz. belki o anda öyle kalsa sonsuza kadar aynı kalacak gibidir ama o an tersi şeyler olunca kırılan bi vazo gibi hiçbişeyin telafisi olmayacaktır. bizimde aramızda olan böyle bişeydi. böyle 3-4 an vardı herşeyin geri dönüşü mümkünken içinden çıkılmaz hale gelen. artık böyle 5. bi anı kaldırmıyor benim iç dünyam. o yüzden içim biraz rahat ve kendimi ahmet konusunda anlık kafa karışıklarından öteye götürmüyorum. kaldıki yanında iyi hissettiğim bi kız var hayatımda. bu fikir bile beni mutlu ediyor. bilinçaltımda saklı yalnız olma yada daha doğrusu yalnız kalma arzumu bir kırabilsem izmirliye karşı daha rahat olacağım, daha hızlı adımlar atacağım ama bi taraftanda herşeyin zaman içinde gelişmesini istiyorum. zaman herşeyin ilacı zaten ve de en iyi öğretmen. bakalım yarın neler getirecek dünyama, neler götürecek.

foto="shake it all about" filmi

7 Ekim 2010 Perşembe

iyiki varsın ve hayatımdasın

dün epey yorucu geçti ikisi içinde. benden çok sonra gelebildiler eve. duş falan aldılar. salonda özel bişeyler konuşuyorlardı enson, dinlenmek bahanesiyle odama geçtim. su almak için odadan çıkmıştım ki, salonda öpüşür halde gördüm onları ve rahatsız olmasınlar kaçtım odama. sonra beni uyudum sanıp, evimde ileri giderlermi korkusu düştü içime :) bi 15 dk dayanabildim bu kuruntuya :) arkadaşa saçma bi sebeple seslendim odadan. o geldi yanıma sonrada ben geçtim salona.

kızın otobüsü vardı zaten geceden. onu bıraktık. arkadaş evime geçeceğim falan dedi ama havaların ani soğumasından dolayı müsade edemedim. haftasonu eksiklerini tamamlayınca geçer. zaten alıştım birazda. hemen gitmesin :))

bu arada bugün izmirliyle uzun bi telefon konuşmam oldu. işyerinden adamın teki lüzumsuz bi laf etmiş, bu da üstüne alınmış. aradı ağlıyor, teskin ettim ama ikna etmesi ve güldürmesi epey zor oldu. ödülümde bi okadar güzeldi. "teşekkür ederim, iyiki varsın ve hayatımdasın" dedi bana. sanırım bu lafı farklı bir şekilde en son ahmet demişti bana. ailem bile yüzüme karşı böyle özel sevgi sözleri sarfetmez. hata kaza sonrasında bile böyle bişeyler duymamıştım. çok hoşuma gitti gerçekten. hani arayıp "iyiki sende varsın ve benim hayatımdasın" diyesim var ama bozulmasın anın büyüsü şimdilik. ben evde hazzımı yaşayayım biraz.

6 Ekim 2010 Çarşamba

beklenen misafirler :)

vay be. ne akşamdı ama.

dün bizim gelin hanım geldi. bizim derken :) arkadaşın nişanlısı yani. ailesi epey tereddüt etmiş çocukla aynı evde kalmalarına ama sonra ikna olmuşlar. bu konulardaki güvensizliği pek anlamıyorum ya neyse. sanırım kızlarına güvenmiyor yada inanmıyorlar. ne biliim.

sabahtan arabayı arkadaşa bırakmıştım rahat gezsinler diye, benide yolu burdan geçen bi iş arkadaşım aldı. bugün de alacak, onu bekliyorum zaten :)

akşam yemeğine izmirli de bizdeydi. yemek denmez aslında, arkadaş ve nişanlısı günboyu dolanınca ben de işlerin yoğunluğundan eve çok erken gelemeyince dışarıdan bişeyler söylemiştim. yanına salata ve tatlı hazırlayacak kadar vaktim oldu. zaten izmirli onlardan da önce geldi, yani ilk defa dört duvar arasında yalnız kaldık. ben çekindim biraz ama o benden daha rahattı. sanırım düşündüğümden daha fazla güven duyuyor bana.

yemek ve sonrası muhabbet güzeldi. yine kadınlar arası fıs fıs sohbet oldu tabi. sohbetin bi yerinde bana baktıkları ve gülüştükleri için acaip kıllandım ya neyse :)

geç olmadan izmirliyi bıraktım evine, sonrada biraz daha durup uyuduk. uyandırmadım zaten, iyi dinlensinler çünkü bugün epey yorulacaklar. mobilya yerleşecekmiş eve, bi de arkadaşın önceden sipariş verdiği beyaz eşyalar gelecek. kız da akşamdan gidecek zaten, iki gün izin alabilmiş işinden.

garip bişi işte, hani ben evleniyormuşum gibi detayları biliyor ve endişeleniyorum :) acaba aynı duruma gelsem nasıl hissederdim napardım diye de aklımdan geçirmiyor değilim.

foto="bachelor pad" serisinden

3 Ekim 2010 Pazar

ben, arkadaş ve izmirli

gece geç saatlere kadar geyik yapınca geç kalktık. ee arkadaşın işleri ve izmirli kızla buluşma olaylarını ayrı ayrı gerçekleştirme seçeneği ortadan kalkmış oldu haliyle. bi de oyalandık, arkadaşımın duş alması giyinmesi 1 saati bulabiliyor :) allah kıza sabır versin artık.
izmirliyi de aradım o hazırlanırken, ok deyince geçerken onu da aldık. birlikte yemek yedik. laf lafı açtı, bizimki arkadaşın nişanlısını merak etti, arkadaş da resmini gösterdi işte. mıy mıy mıy konuştular pek anlamadım. ama fotoğrafı çevirdilerde müstakbel gelini gördüm sonunda :) neyse haftaya gerçek halini görücez artık. muhtemelen o da bizde kalır. iyice curcuna :) ama iyi olur aslında. eve bi bayan girsede ben de rahatça izmirli'yi davet etsem bi evime. gelse görse yaşadığım yeri ve evimin şeklini şemalini. çoktan sorasım var ama ne biliim yanlış anlar diye çekindim. hani azçok da tanıdı beni öyle o istemeden bişi yapmayacak biri olmadığımıda biliyor ama sormadım işte.

kızla aramızdaki muhabbetin soğumuş olmaması sevindirdi beni. aslında o da tahmin ettiğimden yoğun bir süreç içindeymiş. yani azbiraz rahat bırakmam işine gelmiş :) ee artık iş kadını, kariyer sevdasında, bana ayıracak vakti de az haliyle :)) bu arada kız saçlarını kısaltmış yalandan "çok güzel olmuş" dedim ama ne biliim başka biri gibi olmuş. bi de ben uzun saç seviyorum sanırım. kadın dedin mi saçları rüzgarda şöyle dalgalanacak, yüzü çıkacak ortaya. off neyse ben susayım, konu başka yerlere kayabilir :)

foto=sewliberated.typepad.com

2 Ekim 2010 Cumartesi

hem kararsız hem titiz

arkadaşıma sonunda bulduk bi ev. maltepe taraflarında, işinede yakın bi yer. aslında dün görüşmüştük de arkadaş oldukça kararsız bi tip olunca bugünde gezindik biraz. sonunda ondan iyisini bulmayacağımızı anlayıp adamı aradık. biraz tafra yaptı ama biz yani müşteri her durumda haklı sonuçta.

arkadaş evleneceği için spotçudan ucuz eşyalarla evi dizmekte istemedi. hafta içinde nişanlısı gelecek mobilya bakacaklar birlikte. epey bi masrafın içine giriyor anlayacağınız. ama güzel bi heyecan. hiç off da demiyor onca şeye rağmen. imrenmedim desem yalan olur.

bu arada arkadaşa daldım yaklaşık geçen pazardan beri izmirliyi görmedim, üstelik 4 gündür aramadım bile kızı. ee bugün o arayınca haklı sitemini de işittim tabi. yarın günümün bi kısmını ona ayıracağım. hatta arkadaşımıda alıp üçümüz birlikte biyerlere gidip oturabiliriz belki. gerçi izmirli ile yüzyüze bakışırken arkadaşın durumlarını dinlemek ve evlilik heyecanını gözlemlemek kız da nasıl bi etki yapar bilmiyorum. bakıcaz artık.

foto= mimaristil.com

1 Ekim 2010 Cuma

burdayım, yaşıyorum

bi süre yazmak istemedim. zaten istesemde çok vaktim yoktu. misafirim var 4 gündür. şehir dışından bir arkadaşım geldi. burada işe başladı, öncesinde konuşmuştuk. bi süre bende kalabileceğini söylemiştim zaten. kaç gündür onun işleri için koşturuyoruz. ev falan bakıyoruz. zor bişey şehir iş falan değişmek. biraz stresli, ben de onla streslendim durduk yere :)

zaten nişanlı bi de. biran evvel ortamını kurup evlilik düğün vesaire işlere odaklanmak istiyor o da. maşallah kiralarda ateş pahası. ee bi de yavaştan eşya alacak taksitle falan. zor işler.

bi iki ev bulduk onun işine yakın. yarın işten erken çıkıp onunla gidip son bi karar vereceğiz birine. haftasonuda onun işleri ile geçer yine. yazarım bi ara diğer durumları. şimdilik iyi geceler.